11 Ocak 2009 Pazar

Yılanlar Hakkında Sorular

Sürüngenler Hakkında Sıkça Sorulan Sorular
* Türkiye'de kaç tür kertenkele vardır?
* Türkiye'de kaç tür yılan vardır?
* Türkiye'de zehirli kertenkele var mıdır?
* Türkiye'de zehirli yılan var mıdır?
* Zehirli Yılan ile Zehirsiz Yılan'ı nasıl ayırdedebilirim?
* Zehirli yılan sokmasına durumunda ne yapmalıyım?
* Arada doğaya kamp yapmaya gidiyoruz, yılanlar bize zarar verir mi?
* Yılanlar faydalı hayvanlar mıdır?
* Evde yılan veya kertenkele beslememiz mümkün mü?
* Evimin bahçesine yılan girmemesi için ne yapmalıyım?



Türkiye'de kaç tür kertenkele vardır?
Türkiye'de 64 türe yakın kertenkele yaşamaktadır, ancak bazı türler bazı herpetologlara göre alttür, bazılarına göre ise tür sayıldığından bu sayıda ufak tefek farklılıklar olabilmektedir.

Türkiye'de kaç tür yılan vardır?
Türkiye'de 54 türe yakın yılan yaşamaktadır, ancak bazı türler bazı herpetologlara göre alttür, bazılarına göre ise tür sayıldığından bu sayıda ufak tefek farklılıklar olabilmektedir.

Türkiye'de zehirli kertenkele var mıdır?
Hayır! zehirli kertenkele Ne Türkiye'de ne de Avrupa'da zehirli kertenkele yoktur. Dünya'da sadece iki tür kertenkele zehirlidir (Heloderma suspectum, Heloderma horridum) bunlar da sadece Güney Amerika ve Kuzey Amerika'nın güney'inde yaşarlar. Ancak bu iki tür kertenkelenin de zehir iletim sistemleri fazla gelişmediği için insanlara zarar veremezler.
Ülkemizde yanlış olarak, yeşil kertenkelelerin zehirli olduğu sanılmaktadır. Bu çok yanlış bir inanıştır, ülkemizde zehirli kertenkele dünyada varolan iki zehirli kertenkele türü sadece Amerika kat'asında yaşarlar.

Türkiye'de zehirli yılan var mıdır?
Evet Türkiye'de bulunan 54 yılan türünden 13 türü zehirli 3 türü yarı zehirli geri kalan 38 türü ise tamamen zehirsizdir. Ancak ne zehirli nede zehirsiz yılanlar, üzerlerine basılmadıkça, taş ve sopa ile korkutulmadıkça insanlara saldırmazlar, tersine kaçarlar.

Zehirli Yılan ile Zehirsiz Yılan'ı nasıl ayırdedebilirim?
Öncelikle şunu belirtmeliyiz ki, bir yılanın zehirli yada zehirsiz olduğunu saptamak, çoğu kez uzmanlık gerektiren bir konudur. Her ne kadar Türkiye'de bulunan yılanların zehirleri, sağlıklı bir insanı öldürecek kadar güçlü değilse de, yine de canınızı oldukça acıtabilir, ve ciddi yaralanmalara neden olabilir bu bakımdan dikkatli olmak gerekir. Şunu hiç aklımızdan çıkartmayalım ki; Hiç bir yılan taciz edilmedikçe insanlara saldırmaz ve ısırmaz, tersine insanlardan kaçar. Ayrıca zehirli yılanlar, tarım alanları ve bahçelerdeki fare, köstebek gibi kemirgenleri yiyerek beslendiklerinden, çok faydalı hayvanlardır. Bu bakımdan bağ ve bahçelerinizdeki yılanları; ister zehirli ister zehirsiz olsun öldürmeyiniz!
Ülkemizde bulunan 54 tür yılandan sadece 13 türü zehirli, 3 türü yarı zehirli, 38 türü ise zehirsizdir.
Yarı zehirli tabir ettiğimiz yılanlar Colubridae familyasından:
Malpolon monspessulanus (Çukurbaşlı Yılan) Max boyu: 180cm - 2 Metre
Telescopus fallax (Kedi Gözlü Yılan) Max boyu: 70-80cm türleridir
Telescopus nigriceps (Siyah Bantlı Kedi Gözlü Yılan) Max boyu:68 cm.
Her üç yılanında zehir dişleri ağızın gerisinde bulunduğu için, vücudun parmak gibi ince uzun kısımları, yılanın ağzına girmediği sürece insanlar için tehlikesiz, ancak küçük kertenkele ve fareler için ölümcüldür.
Diğer 13 Zehirli yılan'ın 12'si Viperidae (Engerekgiller) Familyasına ait olup, diğeri Elepidae familyasındandır zehirleri sağlıklı bir insan için ölümcül olmasa bile (Acilen doktora gidilmelidir), ciddi yaralanmalara ve sakatlıklara neden olabilir ayrıca oldukça can yakıcıdır. Bunlar:
ipera lebetina (Vipera lebetina) (Koca Engerek) Max Boyu: 124cm
Montivipera albizona (Vipera albizona)
Montivipera bulgardaghica (Vipera bulgardaghica) >(Bolkar Engereği) >
Montivipera raddei (Vipera raddei) (Ağrı Engereği)Max Boyu: 1m
Montivipera wagneri ( Vipera wagneri) (Vagner Engereği) Max Boyu 50-90cm
Montivipera xanthina s (Vipera xanthina ) s(Şeritli Engerek) Max Boyu: 80cm, nadiren 1m
Vipera ammodytes (Boynuzlu Engerek) Maksimum boyu 1 Metre
Vipera barani s(Baran Engereği) Max Boyu: 55cm
Vipera kaznakovi (Kafkas Engereği) (Caucasian Viper) Max Boyu: 60 -70cm
Vipera pontica (Çoruh Engereği) Max Buyu: 50cm
Vipera anatolica (Vipera ursinii anatolica) (Anadolu Küçük Engereği) Max Boyu: 50-60cm
Vipera eriwanensis (Vipera ursinii eriwanensis) (Küçük Engerek) Max Boyu: 50-60cm
Walterinnesia aegyptia (Çöl Kobrası) Max Boyu 120cm türleridir.
Bunların içinde büyüklük ve zehir keselerinin büyüklüğü bakımından en tehlikeli olabilecek türler:
ipera lebetina (Vipera lebetina) Max Boyu: 124cm
Montiv ipera xanthina (Şeritli Engerek) Max Boyu: 80cm, nadiren 1m türleridir.
Vipera ammodytes (Boynuzlu Engerek) Maksimum boyu 90cm - 1 Metre
Ancak ne zehirli yılanlar ne de zehirsiz olanlar, üzerlerine basılmadıkça, köşeye kıstırılıp rahatsız edilmedikçe insanları ısırmazlar tersine kaçarlar. Bu yılanlar tarlalardaki kemirgenleri yediklerinden faydalıdırlar ve kesinlikle korunmalıdırlar.

Zehirli yılan sokmasına durumunda ne yapmalıyım?
Yılan sokması sonucu tedavi uygulanması tamamen doktorların işidir. Bu sayfada yazılanlar, tamamen konu hakkında bilgi edinmek isteyen kişileri bilgilendirme amacı taşımaktadır. Bu sayfada yazılanların yanlış yorumlanması sonucu oluşabilecek kötü durumlardan hiç bir sorumluluk kabul edilmez.

Zehirin yayılması:
Zehirli Yılan ısırınca, zehir dişlerinden akan sıvı vücut içine iki koldan yayılır. Bunlardan biri kan dolaşım sistemidir. Fakat zehir dişinin doğrudan damar içine batması ender görülen bir olaydır. Böyle olduğunda zehir çabuk yayılır ve birkaç dakika içinde etkisini gösterir. İkinci yol lenf dolaşım sistemidir. Zehir vücut içine daha çok bu yol ile yayılır, lenf yoluyla yayılma yavaş olur. Fakat zehrin bazı toksik unsurları, temasa geldikleri dokuları ve ince damarları tahrip ederek kan ve lenf in dokular arasına sızmasına neden olurlar. Lenf yoluyla yayılmada vücudun hareket ettirilmemesi gerekir. Çünkü hareket zehrin yayılmasını hızlandırır. Zehrin lenf yoluyla yayılması önlenmezse. Sonuçta zehir kana karışmış olur ve daha tehlikeli bir durum ortaya çıkar.

İlk Yardım:
Böyle bir durumda yapılacak ilk işler aşağıdadır.
Isırılan kişi, ısıran yılanı yakalamaya çalışmamalıdır; çünkü bu durum diğer ısırma ve yaralanmalara sebep olabilir, ayrıca hareket zehirin yayılmasını çabuklaştırır. Hastahanelerde farklı yılanlar için farklı tip antiserumlar yoktur bu bakımdan yılanın türünü hassas olarak belirlemenin fazlaca bir anlamı da yoktur. Her yılan ısırması zehirli bir yılan ısırması anlamına gelmez, çoğu kez insanlar, zehirsiz yılanlar tarafından ısırılır. Hatta zehirli bir yılan ısırsa bile her zaman zehir enjekte etmeyebilir.
Yılan türlerinin ısırmalarında, şayet zamanında önlem alınırsa, ölüm çok enderdir. Tedavi edilmemiş engerek ısırmalarında dahi 24 saat içinde bir ölüm olayına pek rastlanmaz. Bununla birlikte yılan ısırmaları ciddiye alınmalıdır. Derhal mekanik emme yapılmalıdır. Şayet yarım saat içinde ısırılan yerde bazı belirtiler ortaya çıkarsa bir zehirlenme ihtimali vardır. Bu durumda tedaviye geçmek için vakit kaybedilmemelidir. Ancak telaşlanma ve heyecan aynı şekilde tehlikeli olabilir. Bu bakımdan hasta yatırılmalı ve sakinleştirilmelidir.
Bazı hassas kimselerde (yılan zehirine aşırı duyarlı) ısırılma olayından hemen sonra kasılmalar ortaya çıkar, bu durumlarda mümkün olduğunca çabuk tıbbi yardım gereklidir.

Eğer bir zehirli yılan tarafından zehirlenme olayı gerçekleştiyse:
Türkiye'deki zehirli yılanların bir kaçı hariç neredeyse tamamı Vipera cinsine aittir, yani engerekdir. Engereklerin zehri kanın yapısını bozar bir kişi engerek tarafından ısırıldıysa ve engerek hatırı sayılır miktarda zehir enjekte ettiyse: Bölgesel ağrı, şişme, ödem, deri renginin değişmesi ortaya çıkacaktır. Bazı durumlarda yara ve hastanın dişetlerinde kanamalar meydana gelir. Ciddi zehirlenmelerde ise dirsek ve diz üzerine geçen şişmeler veya kanamalar 2 saat içinde görünebilir.
1) Isırılan yeri su ile yıkayıp üzerindeki yüzeysel zehirden kurtulun, ısırma yerini kesinlekle ovuşturmayın ve 8-10 cm. kadar üzerinden bir bağ ile (mendil, kravat, serum lastiği) ile sıkmak. Bağ ne çok gevşek nede çok sıkı olmalıdır ve arada gevşetilmelidir. Buradan amaç deri altındaki lenf hareketini durdurmak ama kan dolaşımına engel olmamaktır, baskı bu düzeyde olmalıdır, bilekteki nabız atışı hissedilmelidir. Ayakta ise nabız atışı topuktan alınmalıdır. Hastaya kesinlikle alkol VERİLMEMELİ, Antihistaminik ilaçlar VERİLMEMELİDİR.
2) Eğer ısırık zehirli yılan ısırığıysa ve yılan zehir boşalttıysa (ki her yaklaşık 3 ısırma olayından birinde boşaltmayabilmektedir) eğer hastayı 1 saat içerisinde bir hastahaneye yetiştiremeyeceksek o zaman (Bunu ısırma yerine yakın çok büyük ağrı, şişkinlik, ödemli kızarıklık ve morarma oluşmasıyla anlarız.) Isırılan yerin biraz üstünü antiseptik (Alkol, tentürdiyot vs.) ile temizledikten sonra temiz bir enjektörün on kısmını bıçak ile kesip bir çeşit emme pompası oluşturup, bununla ısırın yerini emdirerek zehrin boşaltılmasını sağlamamamız gerekir. Bu olayın ısırmadan ilk 15 dakika içinde yapılması çok faydalıdır yarım saat geçtikten sonra yapılacak müdahalelerden fayda sağlanamamaktadır.
3) Lenf ve bununla birlikte zehrin çıkması için emme işleminin vantuz ile yaklaşık 15-20 dakika boyunca çekilmesi gerekir. Ağız ile emilecekse, emen kişinin ağzında yara bulunmamalıdır ve emilen sıvı derhal tükürülmelidir. Ancak ağız ile emmektense daha iyisi plastik büyükçe bir şırınganın ön kısmı kesilerek vantuz olarak kullanılmalıdır ve zehir bununla emilmelidir. Kesinlikle insizyon (kesi) yapılmamalıdır. Hasta mümkün olduğunca yavaş hareket ettirilmeli ve kendisine kesinlikle alkollü içecek verilmemelidir çünkü bu zehrin kana karışmasını hızlandırır.. Hastaya hiç bir tedavi uygulanmasa bile ölüm olayı (Yılan büyükse ve tüm zehirini boşalttıysa ve ısırılan kişi sağlıklı değilse) 24 saatten önce gerçekleşmez bu yüzden acele edip yanlış bir hareketten kaçınılmalıdır. Yılan zehirinin emilmesi işlemi yılan ısırmasından hemen sonra yapılırsa etkisi artar ısırma olayından yarım saat geçtikten sonra yapılacak olan emme işleminin bir faydası olmaz.
4) Hastaya Yılan Serumu enjekte etmek ve diğer rahatsızlıkları bakımından tedavi altına almak için, en kısa zamanda bir doktora başvurması veya bir hastaneye götürülmesi gereklidir Gerekiyorsa yılan serumu bir doktor nezaretinde yapılmalıdır çünkü serum, sadece 2. ve 3. tür zehirlenmelerde uygulanır. Çünkü bir görüşe göre panzehir aşırı duyarlılığı olan kişilerde ölümcül anaflaktik şoklara neden olabilir. Eğer yukarıda belirtildiği gibi hastanın ısırılan yeri mekanik emme yöntemiyle emildiyse 1. tür zehirlenmelerde yılan serumu uygulaması yapılmamaktadır.

Bu arada yeri gelmişken bu dereceleri ve doktor tarafından uygulanacak serum dozunu yazalım.
1. Derece: Yılanın soktuğu yerde şiddetli ağrı ve zonklama diş çevresinde 3-6 cm arası ödemli kızarıklık, görülür. Zehir emildiyse seruma gerek yoktur, 12 saat içinde belirtiler kaybolur. Zehir emilmediyse baldırın ön-yan yüzü veya kalçadan 1 ampul yılan serumu yaptırmak (Bir doktora) yeterlidir. (Önceden antiseruma alerji olup olmadığı kontrol edilmelidir)
2. Derece: 1. derecedeki belirtilere ilaveten, şişkinlik ve kızarıklıklar vücuda yayılmaya başlar, ödemli bölgede kanamalı lekeler ve morluklar belirir. Bunlara ilave olarak; Terleme, bulantı, kusma, karınağrısı, hafif ateş varsa, bu 2. dereceden bir zehirlenmedir ve doktor tarafından 1 ampul yılan serumu iv. olarak, bir ampul de kalçadan olmak üzere toplam 2 ampul serum yaptırılır (doktor nezaretinde).
3. Derece: 1 ve 2. Derece zehirlenmelere ilaveten, belirtiler büyüyerek artarsa, vücut ısısı düşmeye başlar, nabız atışları artar ve hasta şoka girerse bu 3. dereceden bir zehirlenmedir ki. Bu durumda hastahanede doktor tarafından damardan en az 5 ampul serum yapmak gerekir
4. derece: (Türkiye'deki yılanlarada görülmez) Genellikle çıngıraklı yılan sokmalarında görülen çok daha ağır belirtiler gösteren bir zehirlenmedir, Türkiye'deki yılan türlerinin ısırmasıyla bu tür zehirlenme olamayacağından, akılları karıştırmamak için bu tür zehirlenmeyi anlatmıyorum.
Bu müdahalelerin hepsinin hastahanede yapılması gereklidir ayrıca hasta müşahade altına alınmalı Tansiyon kontrol altına alınmalı, kan sayımı yapılmalı, kandaki fibrinojen düzeyi, trombosit sayısı, protrombin zamanı, azot düzeyi ve elektrolitler incelenmeli, hatta bunlar 2-8 saat arayla tekrarlanmalıdır. Ayrıca alyuvarlardaki olası yapısal değişiklikler belirlemek amacıyla periferik yayma da yapılmalıdır. Tansiyon düşmesine eşlik eden asidoz (kanda asitlik düzeyinin yükselmesi) durumunun sık sık laktat düzeylerinin ölçülmesi gerekir. İdrar incelemeleri sonucunda olası alyuvar yıkımına bağlı hemoglobinin ve olası kas dokusu yıkımına bağlı miyoglobin varlığı belirlenebilir. Dışkıda gizli kan da aranmalıdır. Tedavi buna göre sürdürülmelidir. Eğer bu kişiye daha önce yılan serumu uygulandıysa bunu doktora mutlaka söylemek gereklidir çünkü yılan serumları aynı kişide 2 veya 3. kullanımdan sonra hastanın anaflaktik şoka girmesine neden olabilir varsa bu durum doktora önceden bildirilmelidir.
Tabi bu sayılanlar çok ağır vak'alar için geçerlidir ki normalde Türkiye'de bu türden ölüm olaylarına rastlanmamıştır. Türkiye'deki yılan sokmalarında eğer zehir emildiyse en fazla 2. dereceden bir zehirlenme gerçekleşebilir o da hasta büyük bir engerek tarafında ısırıldıysa ve engerek bütün zehirini enjekte ettiyse.

Arada doğaya kamp yapmaya gidiyoruz, yılanlar bize zarar verir mi?
Öncelikle yılanlar insanlara durduk yere kesinlikle saldırmazlar, tersine kaçarlar. Bu bakımdan bir yılanla karşılaştığınızda eğer kaçmıyorsa onu rahatsız etmeden yanından geçebilirsiniz. Böyle bir durumda sopa ile yılanı rahatsız etmek veya taş atarak kaçırmaya çalışmak doğru davranışlar değildir.
Zehirli yılan sokmalarında yapılması gereken ilkyardımı bilmek bir çok bakımdan faydalı olacaktır ancak daha önemlisi yılana kendinizi hiç ısırtmamaktır. Dolayısıyla kendinizi yılanlara ısırtmamak için yapmanız gerekenleri bilirseniz tatsız durumlarla hiç karşılaşmamız olursunuz.
Yılanlar sağırdırlar ve duyamazlar çünkü dış ve ortakulakları bulunmaz, sadece yerdeki titreşimleri algılayabilirler, dolayısıyla normal bir yürüyüş temposuyla yürüdüğünüzde çevredeki yılanlar titreşimleri algılayacak ve kaçacaklardır ancak sessizce yürüdüğünüz takdirde bir yılanla karşılaçabilirsiniz ki bu durumda onu rahatsız etmezseniz size karşı her hangi bir zararı olmayacaktır.
Yılanlar dişlerini kapalı ve uzun konçlu bir ayakkabıya batıramazlar dolayısıyla bu gibi yerlerde bu tür ayakkabı ve uzun pantolonla dolaşanlar emniyette olacaklardır.
Bulunduğunuz ortamdaki kaya ve kütükleri asla kaldırmayınız. Eğer kaldırmanız gerekirse kütüğü ileri doğru yuvarlamak yerine ilerisinden tutup kendinize doğru çekin böylelikle yılan size doğru değil, ileri doğru kaçacaktır.
Yılanlar aşırı korkmadıkça, rahatsız edilmedikçe, köşeye sıkıştırılmadıkça ve üzerlerine basılmadıkça asla bir insanı ısırmazlar. Türkiyedeki yılanların çoğunun zehirleri sağlıklı bir insanı öldürecek düzeyde değildir yine de canınızı oldukça yakabilir ve dedavi uygulanmazsa ciddi yaralanmalara neden olabilir. Kalp ve damar hastalıkları, şeker, tansyon ve böbrek yetmezliği durumları olan kişilerde veya yüksek miktarda alkol almış kişilerde ise çok daha tehlikeli sonuçlar ortaya çıkabilir. Bu bakımdan yılan sokmaları ciddiye alınmalı ve en kısa sürede bir hastaneye gitmelidir. Türkiye'de kayıtlara göre yılan sokmasıyla ölüm olayına rastlanmamakla birlikte tedbiri elden bırakmamak da fayda vardır.
Yılanlar genellikle çalı altlarında ve bir yere öbek olarak yığılmış, saman, yada çalı çırpı altında saklandıklarından kamp yada piknik alanında ateş yakmak için çalı ararken dikkatli olmalı ve bu gibi yerlere çıplak elinizi sokmamalıyız. Önce bir sopa ile çalılarda gürültü yaparak yılanın kaçmasını sağlayınız.
Harabe yada terk edilmiş kulube gibi yerlere girerken çok dikkatli olmalı bu ve bu gibi yerlerde yılanların bulunabileceği düşünülmelidir.
Kamp kurarken kamp yeri seçimi çok önemlidir, taşlık, kayalık ve çalılık yerlere kamp kurmayınız çünkü bu gibi yerler yılanların sıkça bulunduğu ve bulunmaktan hoşlandığı yerlerdir.
Zehirli yılanlar genellikle güneşin battığı ve doğduğu alacakaranlık saatlerinde ve gece avlanırlar ve bu saatlerde ortaya çıkarlar bunun için ateş için odun toplama işini bu saatlere bırakmayınız.
Yerde gördüğünüz delikler genellikle tarla faresi, köstebek gibi hayvanların açtığı deliklerdir ancak yılanlar da bu deliklere girip kemirgenleri yedikten sonra saklanmak amacıyla kullanabilirler.
Ne olursa olsun zehirli veya zehirsiz hiç bir yılanı kesinlikle öldürmeyiniz! Bir çok yılan ülkemizde koruma altındadır ayrıca kemirgenleri yiyerek sayılarının artmasına engel olduklarından faydalıdırlar.

Yılanlar faydalı hayvanlar mıdır?
Elbette yılanlar fare nüfusunu kontrol altında tuttukları içim tarım için çok faydalı hayvanlarıdır. Bir farenin bir defada 9 yavru doğurduğu ve bu yavruların 1'er aylık olunca doğurabildiğini ve her birinden tekrar 9'ar yavru çıktığını düşünürseniz 2. ayda 1+9+81=91 yavru doğacak 3. ayda 91x9 =819+91=910 fare artık hesaplayın 1 yılın sonunda kaç fare dünyaya geleceğini.
Eğer siz etrafınızda bu kadar çok fare görmüyorsunuz bunun sebebi çevredeki yılanlardır. Bu yüzden yılanlar doğanın dengesinin korunması için öldürülmemeli ve korunmalıdır.
Bazı köylerde yılanların öldürülmesi neticesinde, fare sayısı inanılmayacak derecede artmış, ziraat felç olmuştur, yine yılanların çiftçilerce öldürülmesi sonucu fare sayısı artmış, sonuçta İngiltere'den parası ile yılan ithal etmek zorunda kalmışlardır. Doğa üzerinde hiç bir varlık gereksiz yaratılmamıştır.

Evde yılan veya kertenkele beslememiz mümkün mü?
Yılan ve kertenkeleler evcil hayvanlar değildir, onları evde beslemek için vücut ısılarını korumaya yarıyan özel UVA ve UVB ampulleri, özel ısıtıcılar ve bolca canlı yem gerekmektedir, yurtdışında bu tür malzemeleri satan yerler bulunmakla birlikte, ülkemizde bulunmadığından, evde yılan, kertenkele ve bukalemun beslemek bu hayvanlara eziyet etmek anlamına gelecek ve doğal hayata alışkın hayvancıklar, kısa zamanda öleceklerdir.
Ayrıca bazı büyük şehirlerimizde bu hayvanlar doğadan toplanarak çok kötü şartlarda aç ve suzuz bırakılmakta ve insanlara satılmaktadır. Çoğu kez doğadan toplanmış bu hayvanlar bir litrelik pet şişenin içinde haftalarca su ve yiyecek verilmeden aç bilaç saklanmaktadır. Bu pet şişenin içinde sıkışık haldeki bir metre boyundaki yılanlar böyle uygunsuz koşullarda kendi dışkıları içinde haftalarca karanlık bir ortamda acı ve işkence çekmekte, çoğu ölmekte ölmeyenler 3-4 kuruş kazanmak uğruna insanlara satılmaktadır. Bu hayvanların da çoğu alındıktan 1-2 hafta içinde ölmektedir.
Doğadan sürüngenleri toplayarak bu türden kanunsuz ve insafsız hayvan ticareti yapan bu insanların(!) ekmeğine yağ sürmeyelim ve evde beslemek için doğadan toplanmış bu sürüngenleri satın alarak bu çirkin oyuna alet olmayalım. Hem kanunen hem de vicdanen suç işlemeyelim.
Unutmayalım ki sürüngenler insanların odalarına koyacakları süs bitkileri değildirler, ev hayvanı hiç değildirler.

Evimin bahçesine yılan girmemesi için ne yapmalıyım?
Yılanlar insanlardan kaçarlar ve genellikle insanların bulunduğu yere gelmezler. Eğer evinizin bahçesine yılan girdiyse bu ya bir fareyi avlamak içindir yada saklanmak için. Bu durumda evinizin bahçesinde yılanların saklanmasını olanaklı kılacak ortamları kaldırırsanız, yılanlar bahçenizde açık alanda boy hedefi olmak istemeyeceğinden uzun süreli sınır ihlalleri yapmayacaktır.

Bahçenizde bulunan:
Kutular, dolaplar, sandıklar, küfeler, saman yığınları, kütükler, bir yere istiflenmiş odunlar, çalılıklar, biçilmiş ama bir kenara yığılmış çimler yılanlar için ideal saklanma yerleridir. Yine bahçenizde bulunan çukurlar, delikler, kapısı açık bırakılmış bodrumlar, merdiven altları, su ve elektrik sayacı dolapları yılanların saklanabileceği yerlerdir.
Bu tür ortamları ortadan kaldırmanız yada kapalı tutmanız işe yarıyacaktır.

Yılanların Özellikleri

Yılanlar Sürüngenler sınıfının, Suquamata (Pullu Sürüngenler) takımından, Ophidia alttakımına bağlı hayvanlardır. Kertenkeleler ise Suquamata takımına bağlı olmakla birlikte, Lacertilia alt takımı olarak yılanlardan ayrılmaktadır.
Yılan ve kertenlelelerde dişler çeneye yapışık olup, çukurlar içinde değildir. Kafada bulunan quadrat kemiği, kertenkelelerin çoğunda yılanların hepsinde oynaktır.
Vücut silindir şeklinde uzunca biçimlidir, bacaklar bulunmaz ancak bazı ilkel yılanlarda anüs yarığının her iki tarafında mahmuz biçiminde arka ayak kalıntıları bulunmaktadır. Kulaklar körleşmiştir, dış kulak, kulak zarı ve orta kulak bulunmaz ancak, iç kulak vardır, dolayısıyla yılanlar duyamazlar ancak yerdeki titreşimleri algılayabilirler.
Yılanların göz kapağı yoktur, gözün ön kısmında gözü tamamen örten saydam bir tabaka vardır, bu sebepten, gözü sürekli açık görünür. Dil uzunca yapılı ve ucu çatallıdır, yılanın ağzı kapalıyken bile dilini, dudakların ön kısmındaki bir yarıktan dışarıya çıkartılabilir.
Yılanları çoğunda sol akciğer bulunmaz (Boidae familyası hariç onlarda da dol akciğer daha kısadır) bununla birlikte sağ akciğer kuyruğa ulaşacak kadar uzundur ve son kısmı hava kesesi biçimindedir, bu depolanan hava özellikle avını yutarken havasız kalmaması için gereklidir. Yılanlarda mide, karaciğer, böbrek de uzun yapılıdır. Böbrek, testis gibi organlar aynı hizada değildirler. Yılanlarda sidik torbası bulunmamaktadır. Hem yılanların hem de kertenkelelerin erkeklerinde, iki çiftleşme organı bulunur (Hemipenis) kloak yarığı eninedir.

Yılanlar ile Kerenkeleler Arasındaki Farklar:
Bir çoğumuz böyle bir soru karşısında, "Yılanların ayakları yoktur, oysa kertenkelelerin vardır." diyecektir. Bu pek de doğru bir saptama değildir çünkü hiç ayağı olmayan yılan biçiminde kertenkeleler olduğu gibi, hala arka ayak kalıntıları bulunan yılanlar da vardır. Örneğin ülkemizde hiç bacağı olmayan ve yılandan oldukça zor ayırdedilebilen, dört tür kertenkele yaşaktadır. Anguis fragilis, Ophisaurus apodus, Ophiomorus punctatissimus ve Blanus strauchi uzman olmayan kişilerin yılan sanabileceği kertenkelelerimizdendir. Ülkemizde maalesef bu zararsız hatta faydalı hayvanlar çoğu zaman yılan zannedilmekte ve insafsızca öldürülmektedir.

Anguidae Familyasından ayaksız kertenkeleler.

Yılanları Kertenkelelerden ayıran 3 önemli özellik vardır, bunlar:

* Ketenkelelerin kulak delikleri vardır, oysa yılanlar da kulak deliği bulunmaz.
* Ketenkelelerin açılıp kapanabilen göz kapakları vardır, (Gekkonidae familyası, Ophisops, Ablepharus türleri hariç) yılanlarda ise gözü açılıp kapanmayan sabit şeffaf bir plak örter.
* Kertenkelelerin alt çenelerinin iki yan parçası (Mandibula) ön tarafta birbiriyle kaynaşmıştır, oysa yılanlarda bu iki kemik, elastik bir parça ile tutturulmuştur

Yılanların Boyu ve yaşam süreleri:
Genel olarak yılanların boyu, 10 cm ile 10 m arasında değişir. Daha uzun boyda olanlarının da mevcut olduğu iddia edilsede bu bilimsel olarak doğru değildir. Dünyadaki en uzun boylu yılanlara örnek olarak Anakonda'yı verebliriz (Bilimsel adı: Eunectes murinus) yaklaşık10 metre, en küçük yılan ise Madagaskarda yaşayan Typhlops reuteri dir ve boyu 10 cm kadardır. Türkiye'de bulunan en uzun yılanın boyu ise en fazla 2 m - 2.3 m dir.
Yılanlar, hayvanat bahçelerinde iyi bakılırlarsa 20-30 yıl arası yaşayabilirler, ancak doğal ortamlarında bu yaşı dolduramadan ya avlanırlar, yada öldürülürler.

AllYılanları Duyu organları:
Daha öncede söylediğimiz gibi yılanlar, sağırdırlar ancak yerdeki titreşimleri hissedebilirler bununla beraber, görme duyguları güçlüdür, özellikle hareketli cisimleri çabuk algılarlar. Hem yakın hem uzağı görebilmeye uygun yapıları varsa da, daha çok yakını görmeye alışkındırlar.
Koku alma duyuları da çok gelişmiştir, burun boşluğundaki koku epitelinden başka, iki organ daha vardır, ağız tavanında bulunan bu iki delikli organın adı Jacopson organıdır, yılan dili ile topladığı koku moleküllerini dilini içeriye çektiği zaman bu organa temas ettirir ve kokuyu algılar.
Crotalidae familyasından yılanların gözle burun deliği arasında bir çukurluk vardır bu çukurların içi duyusal doku ile kaplıdır ısıya duyarlı bu organı yılan bir termal kamera gibi kullanır ve uzaktaki bir hayvanın ısısını algılayabilir, bazı yılanlarda bu organ o kadar hassastır ki bir santigrat derecenin yüzde birini bile ayırt edebilir.


Gömlek Değiştirme:
Sağlıklı bir yılan yılda en az 2 veya daha sık gömlek değiştirir, değiştirme zamanı gelince deri matlaşır, gözleri örten şeffaf tabaka matlaşır, iki hafta sürebilecek olan bu işlem sırasında yılan faaliyetini kesip bir yere gizlenir. Deri değiştirdikten sonra hayvan tekrar parlak renkli olur. Yılan gömleği elastik olduğundan çektikçe uzar bu bakımdan yılanın boyu hakkında herhangi bir fikir vermez.


Üreme:
Genellikle yumurtlamak suretiyle üreyen yılanların bazıları canlı doğurur (Engerekler). Türüne göre yılanlar 8-50 arası yumurta bırakabilirler, Engerekler ise 3-12 arası yavru dünyaya getirirler. Kuluçka devri 2-3 ay sürer bu yılanın türüne ve ortamın sıcaklığına göre değişmektedir. Yavrular 2 yaşına geldiklerinde cinsel olgunluğa erişirler, daha soğuk bölgelerde ise bu 4-5 sene alır.
Engerek gibi canlı doğuran yılanlarda yumurtalar oviduktlar içinde gelişir, yavru ince ve saydam bir zarfla örtülü doğar. Zar hemen doğuştan sonra yırtılır, bazen de doğumdan önce yırtılmış olur, böyle canlı doğuranlara ovovivipar yılanlar denir. Viperidae (Engerekler), Boidae, Crotalidae Familyalarından yılanlar ovovivipardır.


Yılanlarda Zehir:
Yılan zehrindeki toksik unsurları fizyolojik etkileri bakımından iki gurup altında toplayabiliriz.
Birinci Grup: Nörotoksin (Neurotoxin) Bunlar sinir sistemi ve iskelet kaslarına giden sinir uçlarında bozukluklar meydana getirir. Bu bozukluklar özellikle beyindeki solunum merkezi ile soluk alıp vermede rol oynayan kaslarda (Bilhassa diyafram) belirgin olarak görülür. Nörotoksinlerin etkisi fazla olduğu durumlarda solunum tamamen durabilir.
İkinci Grup: Hemolytik (Kan parçalayıcı) toksinlerdir. Diğer bir ismi ise Hemapathogen (Kan hastalığı yapan) dir. Bunlar dolaşım sisteminde bozukluk oluştururr ve çeşitleri oldukça fazladır. Örneğin: Kırmızı kan hücrelerini tahrip eden hemolysinler. Kan damarlarının çeperindeki endothelial hücrelerini tahrip edip, kanın damardan dışarıya sızmasına neden olan hemorrhaginler. Damarlarda kanın pıhtılaşmasına neden olan thrombase (=thrombin). Akyuvar ve zehirle temasa geçen diğer doku hücrelerini bozan Cytolysinler. Kanın pıhtılaşmasına mani olan anticoagulin (=antifibrin) ler gibi. Türkiye'deki zehirli yılanlar bu ikinci gruba dahildir ancak zehirleri sağlıklı bir insan için, ölümcül bir etki yapacak güçte değildir. Bununla birlikte çok ciddi yaralanmalara neden olabilirler.
Zehirli yılan ısırmasına karşı alınacak önlemler, ve tedavi yöntemleri Türkiye'deki Zehirli Yılanlar Bölümünde anlatılacaktır.

Yılanların insanlarla ilişkileri ve faydaları:
Maalesef insanlarda yılanlara karşı korkunç bir nefret ve ön yargı vardır. Masallar, efsaneler, deyimler hep yılan düşmanlığı üzerine kuruludur. Oysa bilinenin aksine yılanlar insanlar için son derece faydalı hayvanlardır.
Tarımda, bağ, bahçe ve tarlalarda bulunan köstebek, tarla faresi gibi zararlı kemirgenleri yiyerek beslendiğinden, tarıma faydası dokunmakta ve bir çok biliçli ziraatçi tarafından yılanlar korunmaktadır. Bir farenin bir defada 10 yavru doğurduğunu ve yavruların bir aylık olunca doğurabilecek olgunluğa geldiğini düşünürsek, bir fare ve onun neslinden yılda yaklaşık 15.000 fare üreyecektir ve her gün bir fare yiyen yılanın faydası daha iyi anlaşılacaktır. Tarlalarındaki yılanları öldüren veya ticari maksatlarla yurtdışına satan kişiler, büyük zararlara uğramış tarlaları fareler tarafından telef edilmiştir. Yurtdışında bir çok yerde fare ve diğer kemirgenlerle mücadele etmek için yılanlar kullanılmaktadır.
Özellikle Türkiye'deki yılanlar söylenenlerin aksine uysal hayvanlardır ve insanlardan kaçarlar, üzerlerine basmadıkça (ki ayakkabısı olan ve uzun pantolon giymiş birine dişlerini batıramaz) veya bir köşeye kıstırıp rahatsız etmedikçe insanları ısırmazlar. Bu bakımdan onları öldürmek yerine üzerlerine basmamaya dikkat göstermek daha insani bir hareket olacaktır.



Anahtar Kelimeler :yılanlar yılan yilan yilanlar kertenkele kertenkeleler sürüngen sürüngenler surungen surungenler bukalemun engerek yılan resimleri yılan türleri yılan çeşitleri zehirli yılanlar yılanın özellikleri sürüngenlerin özellikleri kertenkele resimleri lenf dolaşımı sürüngen hayvanlar engerek yılanı engerek yılanların özellikleri kertenkeleler viper vipera vipers snake snakes serpent lizard Lacerta Agama sking podarcis ophisaurus ophisops anguis elegans agilis hemidactylus eremias ablepharus blanus budak budaki Atatür Başoğlu basoglu barani baran İbrahim Baran Bayram Göçmen Acanthodactylus turcicus velox komodo varan varanus ovipar vivipar ovovivipar rostral rostrale kloak hemipenis venom venomous antivenom antivenin hemolitik hemolytic nerotoksin neurotoxine temporal ventral dorsal internasal femoral pul plak scale plaque femur femoral plak supralabialia supralabial frontal occipital squamata coluber sauria eryx jaculus jugularis eskülap longissima elaphe coluberidae anguidae lacertidae agamidae viperidae natrix najadum naja gecko princeps vermicularis korkunç panzehir antiserum serum okan çıngıraklı yılan boynuzlu engerek kobra kobra yılanı mamba mercan yılanı deniz yılanı su yılanı yılanı ok yılanı kara yılan sarıyılan bozörük bozyörük insan yiyen yılan yılan sokması yılan sokmaları yılan sokmasında ilkyardırm ilkyardım

Kış mevsiminde hayvanat bahçesi

Kış mevsiminde hayvanat bahçesi

Bu hayvanların normal yaşamlarını sürdürmesi için belediye ekipleri, donan gölet yüzeyindeki buzları kırıyor. Böylece, hayvanlar için yaşam alanı oluşturuluyor. Buz kütleleri arasında su içinde gezinen hayvanlar, dondurucu soğuklara aldırmadan günlük yaşamlarını sürdürüyorlar.

Hayvanat bahçesinde kış
Kayseri’de hayvanat bahçesindeki hayvanların bazıları elektrikli ısıtıcılarla soğuktan korunurken, bazıları buzların arasında su banyosu yapıyor.

Tüm yurtta etkisini sürdüren soğuk hava, insanlar kadar hayvanların da yaşamlarını etkiliyor.

Kayseri’de Beştepeler mesire alanındaki mini hayvanat bahçesi sakinleri, dondurucu soğukla mücadele ediyor. Hayvanat bahçesindeki hayvanlar, soğuk havadan korunmak için kapalı mekanlara alındı.

Hayvanat bahçesindeki midilli atlar, koyun ve keçiler, ceylanlar ve kanatlı hayvanlar, kapalı mekanlarda elektrikli ısıtıcılarla ısıtılıyor. Sıcağı seven hayvanların birçoğu, dondurucu soğuklardan etkilenmemek için günlerini elektrikli ısıtıcıların karşısında geçiriyor.

Bazı hayvanlar ise adeta dondurucu soğuklara meydan okuyor. Mesire alanındaki yapay gölette yaşamlarını sürdüren ördek, kaz ve kuğu gibi kanatlı hayvanlar, buzların arasında yüzüyorlar.

---------

Boğaziçi Hayvanat Bahçesi, Kuş Cenneti ve Botanik Parkı 1991 yılında, soyları tükenmekte olan hayvanların bakımlarını üstlenmek ve soylarının devamını sağlamak amacıyla Kuş Cenneti ve Çevre Güzelleeştirme Vakfı bünyesinde ya da denetiminde Bayramoğlu. Darıca-Darıca 'da kurulmuştur. Başlangıçta çalışmalarına kuşlarla başlamışlar, hayvanlarla devam edip en sonunda ilgi alanlarına bitkileride eklemişler. Bahçe halkın ziyaretine 1993 yılında açılmış. Zamanla bahçeye olan talep üzerine kullanım alanını 165 bin m2 ‘ ye çıkartmışlar. Kullanım alanlarının genişlemesi ile bahçede yer alan hayvan çeşidi sayısını 3000’ nin, bitki çeşit sayısını ise 500’ in üzerine çıkartmışlar.

Bahçe yetkililerinin broşürlerinde yer alan ifadelerine göre, bahçe çalışmalarından hiçbir kar amacı güdülmemekteymiş ve bunun sağlanması içinde önemli maddi ve manevi özveriler gerçekleştirilmiş. Bahçenin Avrupa Hayvanat Bahçeleri Birliği’ ne (EAZA) üyeliği için yapılan başvuru kabul edilmiş ve bahçe üyelik için yeterli görülüp üyeliğe dahil edilmiş. Bu kabulün bahçe çalışmalarının Dünya Standartlarına uygunluğu açısından bir onay olduğunu ifade etmekteler. Üyelik onlara birliğe dahil diğer bahçelerle organik bir ilişki olanağı sağlamış.

Boğaziçi Hayvanat bahçesi gelir gider dengesinden dolayı kapanma tehlikesi geçirdi. Gelir gider açığı halen devam etmektedir.